İslâm’a Göre Yüzde Kaç Kâr? Ticaretin Etik Sınırları
Hadi gelin, bugün hepimizin kafasında bir şekilde yer etmiş olan ama genellikle yüzeysel bir şekilde ele alınan bir konuyu derinlemesine inceleyelim: İslâm’a göre ticarette kâr sınırı nedir? İslam dünyasında ticaret ve kâr ilişkisi uzun yıllardır tartışma konusu olmuştur. Ancak, bu konuyu ele alırken bir şey net: Ne kadar kâr makul? Kârın sınırları nereye kadar? Ve en önemlisi, İslam’da ticaretin bir etik boyutu var mı?
İslâm’da kârın sınırları, özellikle faiz (riba) ve aşırı kâr (ghulû) gibi kavramlarla sıkça ilişkilendirilen bir meseledir. Ancak, bu konuda toplumda yaygın bir yanılgı ve basitleştirilmiş bir anlayış vardır. “İslam’da ticaret serbesttir, ama faiz yoktur” denildiğinde, aslında ticaretin etik sınırlarının ne olduğu genellikle göz ardı edilir. Şimdi bu tartışmaya cesur bir şekilde girelim ve bu sınırların gerçekten ne olabileceğini sorgulayalım.
İslâm’da Ticaretin Temel Prensipleri
İslâm’a göre ticaret, aslında toplumun ekonomik düzeninin sağlıklı bir şekilde işlemesi için önemli bir araçtır. Ancak, kâr ile ilgili belirli etik kurallar vardır. En belirgin kısıtlama, faiz (riba) yasağıdır. Faiz, herhangi bir şekilde ek ödeme almak, hatta zamanla kâr oranlarının sınırsız bir şekilde artması anlamına gelir ki, bu İslam’a aykırıdır. Çünkü faiz, toplumsal eşitsizliği ve adaletsizliği teşvik eder.
Bunun dışında, İslâm ticaretin dürüst ve adil olmasını bekler. Açgözlülük, hile ve kandırmaca İslâm’da hoş karşılanmaz. Bir işyerinde ürünün fiyatını aşırı yüksek tutmak, müşteri kandırmak ya da piyasa manipülasyonu yapmak, İslâm’ın asıl ticaret anlayışına ters düşer. Yani, ticarette kârın sınırları sadece yasal değil, ahlâkî kurallara da dayanır.
Peki, bu prensipler ticaretin ne kadar kâr edilebileceğiyle ilgili nasıl bir sonuç doğurur? İşte burası, tartışmanın can alıcı noktası.
İslâm’da Kârın Sınırı: Ne Kadar Kâr Makuldür?
İslâm’a göre, kâr elde etmek serbesttir. Ancak, bu kârın adil olması gerekir. İslam, kârı tamamen yasaklamaz; aksine ticaretin yapılmasını teşvik eder. Ancak, kârın bir sınırsızlığa ulaşması, özellikle aşırı kâr arayışı toplumda derin eşitsizlikler yaratabilir. Yani, kâr oranlarının sınırsızca artması, sosyal sorumluluk ve adalet anlayışına ters düşer.
Bu noktada, yüzde kaç kâr? sorusu çok önemli. İslam, belirli bir kâr oranı belirlemez. Ancak, fahiş fiyat veya aşırı kâr kavramlarını sürekli reddeder. Günümüzde birçok ticaret şekli, sürekli yükselen kâr hedefleriyle müşteri üzerinde baskı yaratırken, İslâm’daki ticaret anlayışında bunun yeri yoktur. Eğer bir iş, toplumda adaletli bir şekilde dönerse ve herkes kazancından tatmin oluyorsa, burada herhangi bir sınır problemi olmayacaktır. Ama bir noktada kârın adaleti önemlidir.
İslâm, ticaretin halk arasında yapılması gerektiğini, faizden ve haksız kazançtan uzak durulması gerektiğini vurgular. Bu bakımdan, ticaretin temeli, toplum yararına olmalıdır.
Kârı Arttırırken Hangi Etik Sorunlarla Karşılaşılır?
Hadi gelin, ticaretin içinde daha derin bir soruya bakalım. Kâr elde etmek adına ne kadar ileri gidilebilir? Kârı artırma uğruna yapılan uygulamalar, İslam’ın etik sınırlarını nasıl zorlar?
Öncelikle, faiz meselesi. Günümüzün ekonomik yapısında, faizle dönen para, ticaretin temel mekanizmalarından biridir. Ancak İslâm, faizi kesin bir şekilde yasaklar. Peki, faizsiz bir ekonomi anlayışı, ticaretin kârını sınırlamaz mı? İşte burada, İslâm’ın adalet ve etik anlayışı devreye girer. Faiz, zenginlerin daha da zenginleşmesine, fakirlerin ise daha da yoksullaşmasına neden olabilir. Bu durum ise toplumsal eşitsizliğe yol açar. Peki, faizsiz bir dünyada kârı artırmak, gerçekten adil mi?
Sonra açgözlülük meselesi var. Bugün birçok işletme, yüksek kâr elde etmek için sadece kendilerini düşünmekte ve toplumsal etkileri göz ardı etmektedir. Bir ürünün değeri, üretim maliyetinin çok daha üzerinde satılmakta. Burada, kazanç hırsı, toplumun genel yararını zedeleyebilir. İslâm, açgözlülüğü kesin bir şekilde reddeder ve kârın “makul” sınırlarını vurgular. Ancak, günümüz ticaretinde, sınırsız kâr peşinde koşmak, bir “başarı” olarak kabul edilmektedir.
Sonuç: Ticarette Kârın Sınırı Nereye Kadar Gidiyor?
İslam’da kâr elde etmek, toplumsal adaletle ve dürüstlükle sınırlıdır. Yani, ticaretin temel amacı kar elde etmek olsa da, bu süreçte açgözlülük ve haksız kazanç kabul edilemez. Kâr oranları, sadece ekonomik değil, aynı zamanda etik bir meselesidir. Kârın sınırsızca artması, toplumsal eşitsizliğe yol açabileceği gibi, ahlâkî bozulmaya da sebep olabilir.
Bugün gelinen noktada, çoğu iş dünyası, kârı sınırsız bir hedef olarak görmekte, ancak İslâm, kârın sosyal sorumluluk ile dengede olması gerektiğini savunur. Peki, sizce günümüz ticaretinde kârın sınırları ne olmalı? İslâm’ın etik sınırları ticarete nasıl yansıyor? Bu soruları tartışmaya açıyorum!