Diyarbakır’ın İlçeleri Kaç Tane Var? Farklı Bakış Açılarıyla Bir Yolculuk
Bazen basit bir soru, beklenmedik kadar çok pencere açabilir: “Diyarbakır’ın ilçeleri kaç tane var?” Kağıt üzerinde kolay bir yanıt gibi görünür — ama meseleye nasıl baktığınıza göre değişebilir. Ben de bu soruyu sadece sayılarla değil, insanların bakış açılarıyla anlamlandırmak istedim. Çünkü bazen bir şehrin ilçeleri, sadece coğrafi sınırlarla değil; duygularla, tarihlerle ve toplumsal algılarla da çizilir.
Erkeklerin Bakış Açısı: Rakamların, Haritaların ve Verilerin Dili
Erkeklerin çoğu bu soruya oldukça net bir yerden yaklaşır: “Diyarbakır’ın 17 ilçesi var.”
Bu bilgi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileriyle doğrulanabilir; Bağlar, Kayapınar, Sur, Yenişehir, Bismil, Ergani, Silvan, Lice, Hani, Kulp, Çermik, Çüngüş, Eğil, Hazro, Dicle, Kocaköy ve Kayıp köylerden sonra ilçe statüsü kazanan yerleşimler…
Hepsi rakamlarla belirlenmiş, haritalarda çizilmiş ve yönetimsel sınırlara oturtulmuş.
Bu yaklaşımda objektiflik ön plandadır. Erkeklerin çoğu için bu tür bilgiler “kesin”dir, değişmezdir.
“Kaç tane var?” sorusu, onların zihninde ölçülebilir, doğrulanabilir bir cevaptır.
Bu bakış açısı bize verinin gücünü, düzenin önemini ve bilginin netliğini hatırlatır.
Ama işte ilginç olan şu: Bu netliğin içinde duygulara, tarihe ya da kimliğe yer pek yoktur.
Bir ilçe, yalnızca idari bir birimdir — sınırları belli, merkezi belirlenmiş bir harita noktası.
Kadınların Bakış Açısı: İlçeler Arasında Hikâyeler, İnsanlar ve Duygular
Kadınlar içinse aynı soru bambaşka bir çağrışım yaratabilir.
“Diyarbakır’ın ilçeleri kaç tane?” diye sorulduğunda, cevap bir sayıyla bitmez.
Çoğu kadın, Diyarbakır’ın her ilçesini bir hikâye, bir kültür, bir insan dokusu olarak görür.
Sur’un taş sokakları, Lice’nin direniş hikâyeleri, Bismil’in bereketli toprakları, Kayapınar’ın modern yüzü…
Her biri bir duyguyu, bir toplumsal dönüşümü temsil eder.
Bu duygusal ve toplumsal yaklaşımda, kadınların bakışı yalnızca “kaç tane var” değil, “her biri ne ifade ediyor” sorusuna odaklanır.
Bir ilçe sadece haritada bir nokta değil, çocukluk anıları, göç hikâyeleri, dayanışma örnekleriyle dolu bir yaşam alanıdır.
Bu yönüyle kadınların yaklaşımı, şehrin kalbini dinlemeye daha yakındır. Çünkü onlar için Diyarbakır’ın 17 ilçesi, 17 farklı ruh halidir.
Bilgi ve Duygunun Kesişim Noktası: Gerçekleri Hislerle Harmanlamak
Bir taraf sayılara yaslanırken, diğer taraf anlamlara sarılır.
Ama gerçek şudur ki: Diyarbakır’ın ruhunu anlamak için her iki bakış açısına da ihtiyaç vardır.
Bir harita, ilçelerin sınırlarını gösterebilir; ama o sınırların içinde yaşayan insanların duygularını, umutlarını, mücadelelerini gösteremez.
İşte tam bu noktada bilim ve duygu el sıkışır.
Bu birleşim, bize şunu hatırlatır: Bir şehri sadece idari sınırlarla değil, insan hikâyeleriyle de okumak gerekir.
TÜİK tabloları Diyarbakır’ın büyüklüğünü anlatır, ama Sur’daki bir kadının sabah kahvesi, Lice’deki bir gencin umudu, Bismil’deki bir annenin duası — bunlar o sayılara ruh verir.
Peki, Sizce Hangisi Daha Gerçek?
Siz bu soruya nasıl yaklaşıyorsunuz?
“17 ilçesi var” deyip geçiyor musunuz, yoksa her ilçenin hikâyesinde kaybolmayı mı seçiyorsunuz?
Belki de ikisi birden doğrudur: Çünkü Diyarbakır, sadece rakamlarla değil, insanlarla anlam kazanır.
Sonuçta bir şehrin büyüklüğü, sahip olduğu ilçe sayısıyla değil, o ilçelerde yaşayan insanların birbirine kattığı değerle ölçülür.
O yüzden belki de asıl soru şu olmalı: “Diyarbakır’ın ilçeleri kaç tane?” değil, “Diyarbakır’ın kalbi kaç farklı yerde atıyor?”